Osmanlı’dan Cumhuriyet’e taşınan bir köprü: Münevver Ayaşlı
"Ben bir imparatorluk çocuğuyum. Şöyle ki; Manastır'dan Sarıkamış'a, Hopa'ya kadar Türk bayrağı altında, pasaportsuz seyahat edilirdi. İlk mektebe Halep'te gittim. İkinci Mektebe Beyrut'ta devam ettim. Binaenaleyh şimdi oraları başka bayrak altında görmeye el'an tahammülüm yoktur. Selanikli olmam babamın askerî vazifesiyle vuku bulmuştur."
Münevver Ayaşlı'nın hayatını araştırmaya başladığımda Beylerbeyi'nde önünden defalarca geçip bir kere bile dikkatimi çekmeyen Ayaşlı Yalısı'nı inceledim. Bu defa çok dikkatliydim. Bu yalıda kimler ağırlanmamıştı ki? Abdülhak Hamid Tarhan, Yahya Kemal Beyatlı, Necip Fazıl Kısakürek, Asaf Halet Çelebi, ressam Namık İsmail gibi sanat ve edebiyat dünyasının birçok ünlü ismi…
Ayaşlı Yalısı, boğazdaki en geniş cepheli yalı olarak bilinir. Burada belirtmem gerekir ki, Memduh Şevket Esendal'ın 1934 yılı basımlı Ayaşlı ve Kiracıları romanındaki evle hiçbir bağlantısı yoktur. Münevver Ayaşlı, 1938 yılından vefat ettiği 1999 yılına kadar bu yalıda hayatına devam etmiştir.
Ayaşlı'nın 1906 yılında Selanik'te başlayan hayatı babasının asker olması nedeniyle Osmanlı topraklarının bir kısmını gezerek geçti. Kendisini "Selanik'te doğmuş Konya Türkmenlerinden bir Türk" olarak tanımlıyor. Dört yaşındayken Selanik'in düşmesi nedeniyle İstanbul'a, buradan babasının görevi nedeniyle Halep'e ve sonrasında da Beyrut'a göçmek zorunda kaldı.
Beyrut'ta yaşadığı sürede Fransızca öğrendi. Bir süre sonra Alman Mektebi ve Fransa'da College de France ile Şark Dilleri Okullarında okudu. Aynı süreçte Farsça ve Arapça da öğrendi.
1930 yılında Ankara'da kendisine iş aradığı süreçte Viyana Büyükelçisi Sadullah Paşa'nın oğlu Nusret Sadullah Bey ile tanıştı ve evlendi. Hayatında her şey yolunda giderken önce annesini sonra da eşini kaybetti. Art arda gelen bu kayıplardan sonra acılarını bir nebze de olsa unutturduğunu düşündüğü dolmakalemini alıp yazılar yazmaya başladı. Yazıyla hayata bağlanan Münevver Ayaşlı, 1947 yılında Yeni İstanbul gazetesinde yazmaya başlayınca ölüm düşüncesinden biraz olsun uzaklaştı. Bu gazetede 'Merak' başlığı ile günlük hatıralarını ve hayatını kaleme aldı. Zamanla bu tarzda yazılarını Sabah ve Yeni Asya gazetelerinde yazmaya devam etti.
"Hayatta yapayalnız kaldıktan sonra, 1947 senesinde yine yazıya ve gazeteciliğe başladım. Bir gün, hayat mücadelemde, kalemimin bana yardımcı olacağını hiç düşünmemiştim. Hâlbuki kalemin ne kadar mübarek ve mukaddes olduğunu bize Kuran-ı Kerim emreder."
Ayaşlı eşinin ölümünden sonra gazeteciliğe başladığı süreçle eş zamanlı olarak tasavvufa da yöneldi. Hacc'a gidip geldikten sonra yakın çevresinde 'hacıanne' olarak anılmaya başlandı. Bu dönemde ünlü şarkiyatçı Massignon'dan tasavvuf dersleri aldı ve Bayramiyye tarikatına bağlandı.
Doğu ve Batı kültürlerini yakından tanıması ona çeşitli birikimler kazandırdı. Kurmuş olduğu Ayaşlı Vakfı'na aile yalısında 56 yıl boyunca tezhip, ebru, tasavvuf musikisi ve Mesnevi dersleri verdiren Ayaşlı, buna benzer birçok faaliyete de öncülük etti. Bir dönem yalının salonlarını eğitim ve zikir törenlerine açtı.
Devrin ileri gelenlerince bir 'Osmanlı aristokratı' olarak görülen Ayaşlı'nın Necip Fazıl ve Abdülhak Hamid ile sıkı bir dostluğu vardı. Yalıda verdiği yemekler ve toplantılarda Abdülhak Hamid Tarhan, Yahya Kemal Beyatlı, Necip Fazıl Kısakürek, Asaf Halet Çelebi, ressam Namık İsmail gibi sanat ve edebiyat dünyasından isimleri ağırladı. Tanıdığı şair ve yazarlarla ilgili bilinmeyen birçok hatırayı kaydetti. 1973 yılında yayınlanan Gördüklerim Bildiklerim eseri bu bakımdan büyük önem taşır.
Ayaşlı yazıları hakkında soru sorulduğunda; "Görebilmek, duyabilmek ve bir devri rivayetiyle, dedikodusuyla nakletmek, tarihe ve tarihçiye en büyük hizmet. Tarihçi bu yazıları ayıklasın, istediklerini alsın, istemediklerini bıraksın" demiştir.
1984 yılında Türkiye Yazarlar Birliği'nin Üstün Hizmet Ödülü'nü Fevziye Abdullah Tansel ile paylaşmıştır. Pertev Bey'in Üç Kızı, Pertev Bey'in İki Kızı, Pertev Bey'in Torunları adlarında üç de romanı bulunmaktadır. Bu romanlarda toplumun sosyal ve siyasal yapısını, emekli miralay Pertev Bey ve çocuklarının kaderiyle ve toplumsal değişmelerle birlikte anlatmıştır.
Merkezi halen Vefa'da yer alan İlim Yayma Vakfı'nın kurucuları arasında yer almıştır. Münevver Ayaşlı'nın çocuğu olmadığı için Hasan adında bir çocuğu evlat edinmiş ve ona soyadını vermiştir.
Geçmişin hatıralarıyla yaşayan Münevver Ayaşlı 20 Ağustos 1999'da 93 yaşında Ayaşlı Yalısı'nda vefat etti. Osmanlı'nın son dönemini yaşamış, yaşanan birçok felakete tanık olmuş ismi, bu siyasi gündemin dışında kültür ve sanat camiasına olan katkıları dolayısıyla tanıyoruz. Milli bilince sahip, kültürel zenginliklere ve tarihimize bağlı bir münevver olarak yaşamasının yanında tevazu sahibi oluşu ile de biliniyor.
Dev bir imparatorluğun çöküşüne, Balkan Savaşı'na, I. Dünya Savaşı'na, Milli Mücadele dönemine ve yeni bir devletin doğum sancılarına tanıklık etmiş olan Ayaşlı, eserlerinde cumhuriyet kültürünü çoğu zaman eleştirmiş ve hatıralarında Osmanlı kültürünü özlemle anmıştır.