Rabia Kadir 1990'ların başında bir Uygur Türkü olarak Çin'in en zengin yedinci kişisi ve Milli Halk Kongresi üyesiydi. Çin'in asimilasyon politikalarına tavır almasa ya da 'uslu' dursa bir eli yağda bir eli balda itibarlı bir iş kadını olarak hayatına devam edebilecekti. O susmamayı tercih etti. Bu tavır onun yıllarca sürecek hapishane, ardından sürgün ve dolayısıyla da gurbet hayatının başlangıcı oldu. 1999'da girdiği hapisten uluslararası baskılar sayesinde altı yıl sonra çıkınca, ABD'ye iltica ederek sürgün hayatı yaşamaya başladı. Ancak vatanından uzak kalınca sesini de gürleştirdi. Gurbette kaldığı sürece Uygur Türklerinin hak arayışını uluslararası gündeme taşıması nedeniyle 'Uygur Ana', hatta 'Uygurların Dalay Lama'sı gibi lakaplarla anıldı. Ancak çabaları ve feryadına Batı dünyası büyük ölçüde sessiz kalırken, ona kendi ifadesiyle en çok Türkiye kucak açtı.