Tahran'da Lolita Okumak
Nefisi'nin kitabı bir yandan İran devriminin sol eğilimli bir entelektüel tarafından gözlemlenen anatomisini sunarken, bir yandan da devrim sürecinde üniversitede zora giren edebiyat derslerinin Nefisi'nin dairesinde nasıl bir çeşit kitap kulübü olarak devam ettiğini anlatıyor. Kitabın, kitap kulüplerinin çok popüler olduğu Amerika'daki başarısının sırrı da burada olsa gerek. Dışarıda bir devrim olurken, orta sınıf kadınların kurduğu bir kitap kulübünde yaşananların hikâyesi olan bu kitap, bir bakıma orta sınıf Amerikalı kitap kulübü mensubu hanımlara, bir yandan çok tanıdık, bir yandan da çok farklı paralel bir evren sunuyor. Kronolojik olmayan kitapta Nefisi, okuma grubuyla bu kitapları nasıl tartıştığını anlatırken bir yandan da geriye dönüp, antiemperyalist olarak başlayan İran devriminin nasıl peyderpey 'İslami' bir devrime dönüştüğünü, tutuklanmaların, protestoların, dergilerin, ilanların, suikastların birer birer nasıl Humeyni İran'ına doğru yol aldığını oldukça başarılı bir şekilde anlatıyor.
Nefisi'nin 'yapraklı' – ki bu Nefisi'nin yakından tanıdığı Amerikan kültüründe 'orta sınıf' manasına gelir- olarak tanımladığı bir mahalledeki evinde toplanan kitap kulübünde Lolita dışında, Muhteşem Gatsby, Daisy Miller, Washington Meydanı, Aşk ve Gurur gibi kitaplar da okunur. Ama elbette editörler, başlık için Vladimir Nabokov'un kitabını seçmiştir. Nabokov da, Nefisi'ye benzer bir şekilde, devrim esnasında terk ettiği ülkesi Rusya'da çok okunmadığı gibi, (Nabokov Rus devrimi sırasında çok gençtir, o yüzden seçimi onun için ailesi yapmıştır) sonra ev edindiği püriten Amerika'da da çok okuyucu bulamamıştır. Nefisi'nin hedef kitlesinin Amerikalılar olduğunu düşünürsek, Amerikalılar tarafından müstehcen olduğu düşünülen Nabokov gibi bir yazarla, 'kapalı kutu' İslam despotizminin başkenti Tahran'ın bir araya geldiği bir başlık çok iyi bir pazarlama şeklidir. Evet, Amerikalıların okumaya çekindiği Nabokov en az Tahran kadar egzotiktir. Nefisi'ye göre yaşlı bir adamla genç bir kız arasındaki ilişki üzerinden Amerikan tüketim toplumuna bir eleştiri getiren Lolita romanı –ki Nefisi de bu romanın 'Amerikan tüketim kültürünün küçük despotluklarını' anlattığından bahseder- İran halkının Humeyni'yle olan ilişkisine de ışık tutmaktadır. Lolita'daki Humbert Humbert nasıl Lolita'yı esir almışsa, Humeyni de İran'ı esir almıştır.