Üç günlük dünyanın iç günlüğü

Göksan Göktaş 25 Nisan 2014, Cuma

“Kanayan Ruhlara Armağan” genç kuşağın kendi dil ve anlam dünyasını kurabilmiş ender yazarlarından Seyit Göktepe’den; kendi ruhuna bakmak ve dokunmak isteyenler için, öyküyle şiirin kol kola girdiği, mecazî aşkla ilahi aşk arasında köprü kuran bir kılavuz…

"Seyit benim rüyamdır" diyor yazar Seyit Göktepe, ruhunu kanatarak, başka ruhlara şifa aramaya çıktığı son yolculuğu, son kitabı Kanayan Ruhlara Armağan'da… Öyle bir kitapla karşı karşıyayız ki öykü ruhunun şiir ruhuyla hemhâl olup, kelimenin, 'Kelam'ın insanın kadim dertlerini deştiği bir 'iç günlük' de diyebiliriz buna yazarın itirazı olmazsa… Görünmeyeni de hissedilir, duyulur, yazılır kılmaya çalışan; aşkın mecazisine de, ilahi olanına da dalıp, kendi ruhunda kazılar yapmaya çalışan bir modern zaman dervişinin, 'üç günlük dünya'nın ötesine geçme çabasından zuhur eden bir 'iç günlük'… Seyit Göktepe, bu Âlemde bir "Seyit rüyası" gördüğünün farkında.
Okuyanı da, kendi rüyasının farkına varmaya davet ediyor Kanayan Ruhlara Armağan: "Tesbih et aşk içre günlerini ki Seyit, alemde taşlar inlesin. Sözün ateş ise senin, ateş ile sınananlar dinlesin" diyen Göktepe'nin kitabı, yalnızlığın ve 'dil'in berrak aynasında kendi ruhuna bakmak, bakıp da görmek, görüp de anlamak isteyenler için bir kılavuz…

Benzer Haberler

Nobel ödüllü yazar Mario Vargas Llosa’nın, Genç Bir Romancıya Mektuplar kitabını okumak için romancı olmaya hevesli olmaya gerek yok… Yaşamınızın merkezine, edebiyatı ve özelikle romanları koyanlardansanız, bu kitap size, yazarın tabiriyle; ‘gerçeklik denen sonsuz sersemlik’ hakkında çok şey söyleyecek…

Janmohamed, Başörtüsü İçinde Aşk’ta; Müslümanların ailelerine ve içinde yaşadıkları topluma başkaldırarak nasıl özgür bir kimlik kazandıklarına dair, hemen her İngiliz kitapçısında bulabileceğiniz hikâyelerin aksine, yetişkin olma ve kendini arama macerasının bir aile çevresinde nasıl yaşanabileceğini gösteriyor.

Yazar Yıldız Ramazanoğlu, 17 hikâyeden müteşekkil, Çiçekli Bir Boşluk’ta; özünden ‘hayal perdesi’ne sürülmüş insanın, zamanda, mekânda kendini konumlandırdığı yerin ve kendi iç âlemiyle kurduğu münasebetin arızalarının altını çiziyor, duyabilene ‘acil çıkış kapıları’nın yerini fısıldıyor!