Bir zamanlar Türkiye'deki vesayetçi laikçilerin bile artık terk ettiği insan hakları ile ifade ve inanç özgürlüklerine aykırı uygulamaları aşırılıkçı ve radikal örgütlenmeleri bahane ederek benimseyen Batı'nın Müslümanlara yönelik kısıtlayıcı müdahalelere yönelmesinden sonra bu fırsattan Çin'in de yararlanmaması düşünülemezdi.
11 Eylül, El Kaide, Işid, Taliban ve Boko Haram gibi örgütlerin dünyada pekiştirdiği İslamofobik konjonktürü de fırsat bilen Çin yönetimi Müslüman nüfus ağırlıklı Sincan'da örtülü giyinmeyi yasaklayarak bu bölgede yıllardır sürdürdüğü baskıcı asimilasyon politikalarına yeni bir boyut daha kazandırmış oldu. 'Dini aşırılıkçılık' ile mücadeleyi yoğunlaştırma gerekçesiyle böyle bir yasaklama kanunu çıkaran Çin'in bu kararı, etkin olabilmesi için yerel otoriteler düzeyinde destek gerektirmekle beraber, sadece dinî olmayıp geleneksel ve kültürel giyinme biçimlerini de kapsayacak şekilde 'örtülü kıyafetler' şeklinde netlikten uzak ve keyfi uygulamalara açık ifadeler taşıyor. Çin böylelikle Sincan'da yaşayan 8 milyon Uygur Türkü'ne karşı uyguladığı şiddetli politikasına kadınlar üzerinden yeni bir baskı kapısı açmayı hedefliyor.