Özellikle Doğulu ve Ortadoğulu ülkelerin insan hakları ihlalleri karşısında kaplan kesilen Avrupa Birliği ülkeleri, söz konusu ABD'nin kırık karnesi olunca nedense kuzu gibi oluyorlar.
ABD'nin kendi devlet adamlarını ve kurumlarını yasa dışı dinlemesine, Avrupa'da gizli hapishaneler ve sorgu odaları kurmalarına, topraklarından 'terörist' adayları kaçırmalarına, Wikileaks belgelerine, Snowden skandalıyla ortaya çıkanlara ya da ABD'nin kendi içindeki ırkçı ve ayrımcı yaklaşımlara ve şiddete karşı sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Aynı piyes son olarak CIA'nın uyguladığı işkence metotlarını ortaya çıkaran rapor hadisesinde yaşandı ve insan hakları denince mangalda kül bırakmayan AB ve Avrupa ülkelerini yine derin bir sessizlik aldı. Almanya'dan birkaç resmi yetkilinin cılız sesi dışında Avrupa'dan ne doğru dürüst bir kınama, ne bir yargılama, ne de ciddi bir tepki gelmedi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun aslında bu gibi durumlar için yumuşak sayılabilecek "ABD'nin böyle insanlık dışı muameleleri bir daha tekrar etmeyeceğini ümit ediyoruz" ihtarı bile Avrupa ülkelerinin sünepe duruşu nedeniyle bir hesap sorma olarak algılandı.