Nobel ödüllü ekonomist MIT profesörü Robert Solow, geçtiğimiz haftalarda ABD’lilere şöyle bir uyarıda bulunuyordu: “Servetin aynı ellerde birikimi bu şekilde sürerse giderek daha fazla oligarşik bir ülkeye dönüşeceğiz.”
Ancak işi ondan daha ileri götürenler de var: "Dünyanın en büyük oligarşisi Amerika Birleşik Devletleri'dir." Bu bir slogan değil, ABD'nin en prestijli üniversitelerinden Princeton'lu araştırmacılara ait bir tespit. Her ne kadar ABD dünyanın ilk demokratik rejimi olarak sunulsa ve bilinse de Princeton Üniversitesi araştırmacılarının yakın dönemde yaptığı bir araştırma bu görüşün bir ön kabulden başka bir şey olmadığını öne sürüyor. Araştırmanın ortaya koyduğu bir başka gerçek ise 'Amerikan Oligarşisi'. Princeton'dan Martin Gilens ile Northwestern Üniversitesi'nden Benjamin Page'nin 1981-2002 arasındaki bin 779 vaka üzerinden halkın, ABD elitlerinin ve baskı gruplarının kanaatlerini ve motivasyonlarını analiz eden Amerikan politik teorilerinin test edilmesine dayalı etütlerinin özetini araştırmacıların kendi ağzından okuyalım: "Ekonomik elitin çıkarları ile genel kamuoyunun görüşleri çatıştığı zaman (ki araştırma bunun çoğu zaman böyle olduğunu ortaya koyuyor) ortalama Amerikalının tercihlerinin sıfıra yakın bir etkisi oluyor." Bu sadece önemli politik kararlarda sıradan vatandaşların etkisinin olmadığını değil aynı zamanda hiç bir zaman etkilerinin olmadığı anlamına geliyor. Netice olarak, yürütülen politikalarda geniş toplum kesimi ile ekonomik elit ve baskı grupları arasında çatışma çıktığında ekonomi elitin önemli, belirleyici ve belirgin bir etkinliği olarak öne çıkıyor.