Karzai bir zamanlar Batılı güçlerin gözdesiydi. Washington onunla Afganistan'a demokrasi, özgürlük ve modernlik götürme hayalleri kuruyordu. Londra ve Paris de bu konuda onun en büyük destekçileriydi. Her ziyarette astragan kalpağı ve omuzlarından dökülen kaftanıyla şıklığından dem vurulmadan geçilmezdi. Aradan geçen 12 yıl beklentilerden beslenen tüm bu umutları yerle bir etmeye yetti. 2002 yılında işgalci müttefiklerin bir maşa olarak ülkenin başına getirdikleri Karzai, gerisinde yolsuzluktan çürümeye başlamış bir rejim, her türden mafyalaşmış örgütler, sözde yok edildiği hâlde uyuşturucu bahçesine dönmüş topraklar, imkânı olanın ülke dışına kaçtığı bir halk bıraktı. Yoksulluk ve sefalet ise zaten vardı, onunla beraber de sürdü. Aslında bir piyon olmaktan başka şansı bulunmayan Karzai gitmiş olsa da yıkıntısı daha uzun süre kalacak gibi görünüyor.