Dünyadan haberler/portreler
ADNAN MUFTAREVIC
OSMANLI ARKEOLOĞU ECDADIN İZLERİNİN PEŞİNDE
Ailesi yüzyıllar önce Anadolu'dan Balkanlara göç eden bir sülalenin çocuğu olan Adnan Muftarevic daha çocukluktan arkeolojiye meraklıydı. Sırbistan'da kalan evlerinin bahçesinde toprağı kazarken dedesinin kılıcının sapını bulunca iyiden iyiye arkeolog olma hayalleri kurmaya başladı. Delikanlılık çağında Türkiye'ye geldi ve Akdeniz Üniversitesi'nde arkeoloji eğitimi aldı. Ülkesine döndükten sonra ise Saraybosna Müzesi'nde çalışmaya başlayarak kendisini ecdat yadigarı kaybolmuş eserleri bulmaya adadı. Bu amaçla Osmanlı arkeolojisi çalışmalarını başlattı. Birçok kazıya katılarak farklı dönemlerde ortadan kaybolan birçok Osmanlı eserinin kalıntılarını ortaya çıkardı ve Balkanlarda kaybolan Osmanlı tarihine ışık tuttu. Osmanlıya ait sayısız tarihi binanın yok edilerek üzerlerine yeni yapılar kondurulduğunu söyleyen Osmanlı arkeoloğu Muftarevic, "Bu eserler bizim tapumuz ve kimliğimizdir" diyerek mücadelesine devam ediyor.
İLHAM TOHTİ VE BALKAN GENÇLERİ
DÜNYANIN İKİ UCUNDA HAK ARAYANLARA ÖDÜL
Uygur Türkü Müslüman bir entelektüel olan İlham Tohti yıllardır Çin'in Uygurlara karşı uyguladığı baskı ve hak ihlallerine karşı mücadele içinde ve 2014'te Çin tarafından bölücülük suçlamasıyla ömür boyu hapse atıldığından beri Uygur Türk ve Müslümanları için küresel bir sembole dönüştü. Onunla benzer bir başka hak mücadelesini ise binlerce kilometre ötede Balkanlarda veren bir gençlik topluluğu var: Balkan Gençleri İnsan Hakları İnisiyatifi. Gençlerden oluşan bu topluluk da 2003'ten beri Balkanlarda tüm etnik gruplar adına barışın tesisi için gayret sarf ediyor. Hani diyoruz ya "Türklere, Müslümanlara, Uygurlara ya da soydaşlara yönelik zulümlerle mücadele edenleri nedense barış ödülleri veren Batılılar görmüyor" diye… İşte bu defa gördüler. Görense Avrupa Konseyi… Konsey geçtiğimiz ay 2019 Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü'ne İlham Tohti'yi ve Balkan Gençleri İnsan Hakları İnisiyatifi'ni layık bularak bizi şaşırtmış oldu.
MARKO MİLAKOVIĆ
YUGONOSTALJİK TURİZMİN ÖNCÜ GİRİŞİMCİSİ
Sırbistan başta olmak üzere eski Yugoslavya eyaletlerinde o döneme özlem ya da merak duyanların artışıyla "Yugonastalgia" denilen bir akım ortaya çıkmış durumda ve bu eğilim turizm girişimcilerinin de gözünden kaçmamış. Eski Yugoslavya'ya dair güzergâhlar, konaklama imkânları, tasarımlar, hediyelik eşyalar gırla gidiyor. Balkanlarda eskiden Yugoslavya federasyonuna dâhil olan ülkelerde yükselen bu sektöre "Yugonostaljik turizm" ya da "Tito turizmi" deniliyor. Bu akımın öncülerinden biri ise bir Sırp tasarımcı olan Marko Milaković. Sosyalist Yugoslavya Cumhuriyeti'nin estetik, sanat, tasarım ve tarihsel dönemlerini yansıtan bir turizm girişimcisi o. Ailesine ait eski bağ evini Yugodom yani "Yugoslav evi"ne dönüştüren ve burayı tamamen sosyalist dönemin tarzına uygun donatan Milaković burada turistlere tamamen sosyalist Yugoslavya dönemi konaklamasının yanında "Yugoslavya'da imal edildi" etiketli ürünler sunuyor.
BOSNA HERSEK-HIRVATİSTAN
BOSNALILARI, HIRVATLARI VE TÜM VİCDANLILARI KIZDIRAN NOBEL EDEBİYAT ÖDÜLÜ
Sloven kökenli Avusturyalı yazar Peter Handke "Bosna Kasabı" olarak nam salan ve binlerce Boşnak'ın ölümünden birinci elden sorumlu olan ırkçı Sırp lideri Slobodan Miloseviç'e yıllarca destek vermekten çekinmedi. Nihayetinde yıllar sonra Serebrenica'daki katliamları II. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da insanlığa karşı işlenen en kötü suçlar olarak nitelemiş olsa da o günleri Nobel Edebiyat Ödülü Komitesi hariç kimseye unutturamadı. Peter Handke komite tarafından 2019 Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık bulundu. Handke oldukça memnun ancak Sırp Kasabı'nın baş kurbanları olan Bosnalılar ve Hırvatlar başta olmak üzere dünyanın çoğu bu karara karşı infialde. Bosna Hersek'te Srebrenica Anneleri katliam ve soykırım günlerinde Sırplara destek veren Handke'ye verilen ödülün iptali için on binlerce imzalı bir dilekçe hazırladılar. İtiraz dilekçesini ilk 24 saatte 10 bin kişi imzaladı. Hırvat yazar Dragan Velikiç'in yorumu ise kayda değerdi: "Nobel ödülü kararının ahlakî boyutu üzerine yapılan tartışmalar Handke'yi sevindirmekten başka işe yaramaz zira o tam da bu türden bir adam."
BALKANLAR
AVRUPA'NIN SINIRINDA ÇİN'İN YENİ OYUN ALANI
Dünya liderliği rekabetine girişen Çin, Avrupa'nın giriş kapısı olan Balkanlarda yakın zamana kadar yoktu ancak artık Rusya'nın yerini alıyor. 10 yıl önce gerçekleşen ve Avrupa'yı sarsan finans krizinde Yunanistan'a ve Batı Balkanlar'a yaptığı yatırımlar ve finans desteğiyle bölgede nüfuz kurmaya başlayan, Pire limanının yönetimini 35 yıllığına alan Çin bugün Balkan ülkelerinin vazgeçilmez ortağı hâline gelmeyi başardı. Liman, demiryolu, karayolu, köprü, enerji santralleri gibi projelere büyük yatırımlar yapan Asya devi şimdi bu stratejik bölgenin büyük aktörleri arasında. Zayıf alt yapılarını ve kriz içindeki ekonomilerini düzeltmek için bölge ülkeleri Çin yatırımlarına bel bağlarken AB ve ABD bölgede etkinliklerini kaybetme telaşına çoktan girdi bile. İhracatını artırmayı hedefleyen Pekin yönetimi için zengin ve geniş AB pazarına giriş kapısı sayılan bölgeye Çin şimdi İpekyolu Projesi ile iyiden iyiye yerleşmeye başlayacak ki bu durum hem AB hem de ABD yetkililerini şimdiden alarm zilleri çalmaya yöneltti.
BATI BALKANLAR
8 BALKAN ÜLKESİNİ BAĞLAYACAK OLAN SINIR AŞIRI PROJE
Balkan toplumlarını Osmanlı'dan beri kimse birlik içinde tutmayı başaramadı ama bir proje var ki birleşmeyi sağlayabilir. Aslında uluslararası, politik, stratejik bir projeden değil, bir bisiklet parkuru projesinden bahsediyoruz. Bu, 8 ülkeyi kat eden 2 bin kilometrelik, yalıtılmış, doğa güzellikleri içinden geçen ve dağları aşan bir bisiklet yolu projesi. Projenin adı TransDinarica ve gerçekleştiğinde hâlihazırda birbirine bağladığı Slovenya, Hırvatistan ve Bosna Hersek'e Karadağ, Arnavutluk, Kosova, Sırbistan ve Makedonya'yı da ekleyerek sınır aşırı bir bisiklet parkuru olması planlanıyor. Bisiklet meraklısı turistleri köyler, dağlar, tarihi kentler, Adriyatik kıyıları, derin vadiler ve Unesco korumasındaki parklardan geçirecek olan bu parkur tamamlanırsa bisikletli turistler her gün 50-60 kilometre ve bin 500 metre irtifa kat ederek her bir Balkan ülkesini 7 ila 10 gün içinde geçebilecek. Birleşmenin sırrı belki de iki pedal arasında…
TAYLAND
DERİN VE İÇTEN HÂKİM TEMİNATI BÖYLE BİR ŞEY OLSA GEREK
Vereceği hüküm konusunda baskıya uğradığı için mahkeme salonunda intihara kalkışan bir hâkime nerede rastlanabilir? Tayland'da rastladık. Taylandlı hâkim Khanakorn Pianchana beş kişiyi cinayet ve yasadışı ateşli silah taşıma suçlarından yargıladığı dava celsesinin tam ortasında silahını çıkardı ve tüm katılımcıların karşısında göğsüne ateş ederek kendini öldürmeye kalktı. Neyse ki ölmedi, yaralı kurtuldu. Hâkim Pianchana meslektaşlarından sanıkları cezalandırması konusunda baskı görüyordu; ne var ki kesin suçlu olduğuna kanaat getirememişti ve bu baskıyı vicdanına kabul ettirememişti. O da bu durumu açıklayan kısa bir açıklamadan sonra silahı göğsüne dayadı ve tetiği çekti. Mahkeme salonunda intiharları değil ama böyle ilkeli insanları, vicdanla cüzdan arasına sıkışmamış adil hâkimleri daima görmek isteriz. Hakimlerimizden tek beklentimiz yasalardan, tüzüklerden, kurullardan, meclislerden önce kendi vicdanınızda yargı bağımsızlığını ve hâkim teminatını güvence altına almaları. Böyle bir teminat altına alınan yargıya, hâkime hangi baskı işler ki?