CUMHURİYET DÖNEMİNDE ENGELLENEN TEKNOLOJİK HAMLELER

Ayşe Oğuz 13 Temmuz 2023, Perşembe

Yabancı yapımı küçük bir elektronik mutfak aletine duyduğu hayranlıkla memleketin vatandaşını, onun aklını eleştirmek bir kesimin vazgeçilmez sohbet nesnesidir, bilirsiniz… "Bizden bir şey olmaz", "Şunu bile dışardan alıyoruz" gibi söylemlerle ülkenin özgüven seviyesini aşağı çekerler. Kendileri ne yapar? Oraya hiç girmeyelim.

Cumhuriyet tarihini kitaplardan okuyarak değil, televizyon ekranlarında yöneticilerin söylemleri üzerinden bile okusak bu söylemlerin alt yapısını anlamakta güçlük çekmeyiz.

Günümüzde ülkemizde gerçekleştirilen teknolojik ilerlemelerin bugüne mahsus olmadığını, böylesi büyük icraatların hayalini kuranların, bu uğurda emek verenlerin geçmişte de var olduğunu ve nasıl bedeller ödediklerini birkaç isim üzerinden anlamaya çalışalım.

Düşman uçağı deviren ilk Türk: Vecihi Hürkuş
Yeşilçam'da Gülen Gözler filminden başka bir yerde duymadığımız, çocuğumuza koymaya cesaret edemeyeceğimiz bir isimdir Vecihi. "Yarım akıllı", kız istese verilmez, sosyal anlamda güven vermez bir tipoloji olarak çizilen karakterle hafızalara kazınan Şener Şen, ismin gerçek sahibini unutturmuş görünüyor.

Söz konusu bir delilik, bu şüphe götürmüyor. Çünkü "normallerle" sınırlandırılmış hiçbir akıl, düşman uçağını devirip onun motoruyla yeniden bir uçak (o zamanın tabiriyle tayyare) yapmayı düşünemez zannımızca. Vecihi Hürkuş'un hikâyesi kısaca şöyle;

Eğitimlerini tamamladıktan sonra Kafkas Cephesi'nde görevlendirilen Hürkuş, bir Rus uçağı düşürmüş ve düşman uçağı düşüren ilk Türk olarak tarihe geçmişti. Sonrasında kendi kullandığı uçak Ruslar tarafından düşürülünce yaralanmış ve uçak Rusların eline geçmesin diye kendi uçağını yakmış ve Ruslara esir düşmüştü. Bulunduğu adadan yüzerek kaçmayı başarmış ve İran üzerinden yurda dönmüştü.

İstanbul'a döndükten sonra Kurtuluş Savaşı'nda keşif uçuşları yapan pilot, bir de Yunan uçağı düşürdü. Düşürdüğü uçaktan kalan parçalarla daha önce tasarladığı ilk Türk uçağını, "Vecihi- kvı"yı üretti. Bunu uçurmak için alması gereken izni verecek bir kurum olmadığından uçağını uçurmuş ve başarılı da olmuştu. Fakat bu büyük başarısı elbette cezasız kalmamış ve askeri havacılıktaki görevine son verilmişti.

Tayyare Mektebi'nde öğrenciler yetiştiren Vecihi Hürkuş, sivil havacılık şirketi kurmak istemiş fakat bürokratik engellere takılmıştı.

Hikâyesinin hepsini buradan aktarmak mümkün değil belki ama bürokratik hiçbir destek göstermeden üstelik onlara rağmen Türk havacılığı için ömrü vakfetmiş, pek çok ilke imza atmış bir isim olarak tarihimizin övünç kaynaklarından biri olmuştur.

İlk uçak fabrikamızın kurucusu: Nuri Demirağ
Nuri Demirağ, eğitimini tamamlayıp Ziraat Bankası'nda görevliyken yabancıların tekelinde olan sigara kâğıdı işine girer ve ilk Türk sigara kağıdı olan
Türk Zaferi'ni üretir. Buradan elde ettiği büyük gelirle ticari faaliyetlere devam eder. Milli Mücadele'nin ardından milli kaynaklarla demir yolları işine girerek müteahhitliğini üstlenir.

Boğaz Köprüsü projesini sunduğunda reddedilir, Keban Barajı projesini dile getirdiğinde ciddiye bile alınmaz, yabancıların tekelinde bulunan çimento işine girmek ister, ona da izin verilmez.

Bunun üzerine gözünü gökyüzüne çeviren Demirağ, Türkiye'nin tek motorlu ilk uçağını üretir. Çok beğenilir ve Türk Hava Kurumu tarafından 65 adet sipariş verilir. Hedeflerini büyüten Demirağ, 6 kişilik yolcu kapasitesi olan ilk Türk yolcu uçağını yapar ve başarılı uçuşlar gerçekleştirilir.

Bu uçağı geliştirip bombardıman uçağı olarak da kullanılmasını planlanırken İstanbul'dan Eskişehir'e uçan nu-d 38 prototiplerinden biri pilotaj hatasından kaza yapar. Bunun üzerine siparişler iptal edilir. Pek çok raporda uçakla ilgili teknik bir sorun olmadığı ifade edilse de kabul edilmez, hatta yurt dışından verilen siparişlerin de önüne geçilir.

Bunlardan yılmayan Demirağ, bu uçaklar için yurt dışından sertifika alır fakat dönemin hükümetinden gerekli desteği göremez ve uçak fabrikası kapatılır, böylelikle Türkiye'nin uçak üretimi durdurulur.

Türkiye'nin reddettiği, Almanya'nın baş tacı ettiği motor: Gümüş Motor
Mühendislik fakültesinin ilk yıllarından itibaren yerli ve milli motor üretimi, hatta tank motoru üretimi hayali kuran Necmettin Erbakan, yaşıtları tarafından elbette ciddiye alınmaz. Dönemin İstanbul Belediyesi, İstanbul Teknik Üniversitesi hocalarından bir rapor hazırlamalarını ister, yurt dışından alınacak belediye otobüslerinden hangisinin alınmasının uygun olduğu hususunda. Erbakan'ın hocası bu raporu onun hazırlamasını ister.

Bunun üzerine hazırladığı raporda bunlara verilecek miktarın yarısıyla bir motor fabrikası kurulabileceğini böylelikle otobüslerimizi kendimizin üretebileceğine dair not düşer. Fakat belediye yetkilileri üniversitelerin ciddi müesseseler olduğunu hatırlatıp böyle boş hayallerle kendileriyle dalga geçildiğini ifade ederek kınama mektubuyla geri dönüş yaparlar.

Doktora çalışmaları için Almanya'ya giden Erbakan II. Dünya Savaşı'ndan yenilgiyle henüz çıkmış bir ülkenin böylesi sanayileşmesine hayret eder ve
aynı şeyi ülkesinde de gerçekleştirebileceğine inanır. Burada tanıştığı yetkili Erbakan'ın motorlarla ilgili yaptığı çalışmalara hayran olur ve geliştirdiği sistemle Alman motor üretiminin kalitesini arttırır. Alman General Erbakan'a ithafen "Bu savaştan önce sizi tanımış olsaydık Ruslara asla yenilmezdik" der.

Ülkeye dönen Erbakan, ülke içinde motor ihtiyacını büyük ölçüde karşılayacak Gümüş Motor'u kurar. Bu durum elbette birilerini rahatsız eder ve yurtdışından karşılıksız aldıkları motorlarla Gümüş Motor'u batmaya sürükler.

Gümüş Motor, Erbakan'ın motorla ilgili çalışmalarından yalnızca biri. Her girişimi büyük engellere maruz kalmış ve kıymeti yalnızca Almanlar tarafından bilinebilmişti.

İlk yerli ve milli otomobil: Devrim arabaları
Bugüne kadar ülkede bir şeyler yapmak isteyen herkes dönemin hükümeti tarafından bir şekilde engellemeye çalışılmış fakat bir çalışma var ki ilk defa bir cumhurbaşkanının talimatıyla hayata geçiriliyor; devrim arabaları…

Cemal Gürsel, Türk sanayicileri ve işadamları derneği toplantısında dile getirdiği yerli otomobil isteği, 1961 yılında hayata geçirilmiştir. 129 günde
tamamlanması istenen proje 29 Ekim günü kamuoyuna sunulacaktı. Öyle de oldu. Ancak tören sırasında birkaç metre ilerleyen araç aniden durdu ve ısrarlara rağmen çalıştırılamadı. Bir süre sonra benzin deposunun tuhaf bir şekilde boşalmış olduğu anlaşıldı ancak iş işten geçmiş ve devlet erkânı bu projenin ipini derhal çekmişti.

Benzer Haberler

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.