Dünyadan portreler/haberler | 2018
1- Peter Turchin
BATI İÇİN ÇÖKÜŞÜN BAŞLAMA VAKTİ: 2020
Peter Turchin, Connecticut Üniversitesi'nde matematik, ekoloji, biyoloji ve antropoloji alanlarında çalışan Rus asıllı bir profesör. Turchin'in en büyük özelliklerinden biri ise matematik, denklemler, eğilimler ve öngörü modellerini kullanarak tarih üzerinde çalışması, daha doğrusu geleceğe yönelik öngörüler oluşturması. Turchin'in kurucuları arasında olduğu "kliodinamik" adlı bilim dalı tarihsel verileri bilimsel temeller üzerinde inceliyor. Bu dal gerçek tarihi toplumların dinamiklerini ve işleyişlerini açıklayan genel prensipleri keşfetmeyi hedefliyor. Büyük medeniyet ve devletlerin çöküş süreçlerini, toplumların evrimini sağlayan 40 ilke tespit ettiğini söyleyen Turchin, günümüz Batı medeniyetini de modellemiş. Turchin'in modellemesine göre genelde Batı medeniyeti, özelde ise ABD kendi sonuna doğru yaklaşıyor. Profesörün, çöküşün başlangıcı olarak verdiği tarih ise sadece iki yıl sonrası yani 2020.
2- Michel Onfray
BATI'NIN ÇÖKÜŞÜNÜ İLAN EDEN EN SON BATILI
Batı medeniyetinin duraklama, gerileme ya da çöküşün eşiğine geldiğini ileri süren düşünürlerin sonuncularından biri de Fransa'da son derece popüler bir felsefeci olan Michel Onfray. DEAŞ'ın Fransa'daki kanlı saldırılarından sonra yaptığı "Uluslararası alanda ektiğimizi ulusal alanda biçiyoruz" gibi birçok yorumuyla ülkesinde hararetli tartışmalara yol açan Onfray, 2017 yılında yayımladığı 650 sayfalık kitabı Çöküşİsa'dan Bin Ladin'e Batı'nın Ölümü'nde Batı toplumu ve uygarlığının artık yıkılma sürecine girdiğini ileri sürüyor. Batı ile birlikte ona kök kabul edilen Yahudi-Hıristiyan anlayışının da sona geldiğini ileri süren Onfray; "Acı gerçek şu ki medeniyetimiz yıkılıyor. 1.500 yıl sürdü ve bu zaten az bir süre değil. Spinozacı bir bakış açısıyla bakarsak bunun karşısında ne gülmenin ne de ağlamanın yeri var, sadece anlamaya çalışmalıyız. Bir falezin çöküşü engellenemez" diyor.
3- Mark Zuckerberg
FACEBOOK PATRONUNUN İŞİ ÖRTBAS ETME FORMÜLÜ
Facebook'u kullanan 87 milyon kişiye ait verilerin İngiliz veri analiz firması Cambridge Analytica'nın eline geçişi Mark Zuckerberg'in ilk skandalı, hesap verişi ve özrü değil. Daha önce de defalarca veri sızdırma ve satma konusunda skandallarla gündeme gelmiş bir isim o. Kendisine yöneltilen ithamların çoğunu kabul etmesine rağmen her defasında temize çıkmayı başarmış. Zira ABD Senatosu'na verdiği son ifadede olduğu gibi bu durumlara karşı geliştirdiği çok etkili bir formülü var ve her defasında aynı şablonu uyguluyor. Formül aynen şöyle: Sorunun varlığını kabul etmek, kuşkuları dağıtmaya çalışmak, sorunu çözülebilirliğini göstermek, sorumluluk payını kabul etmek ve sorunun üzerine şahsen gideceğine söz vermek. 2006, 2007, 2008, 2009, 2010, 2015, 2016 ve şimdide 2018 kriz ve skandallarında hep işe yaramış.
4- Belçika
''İSLAM'I KAPATMAK GEREKİR Mİ?''
Belçika'da son dönemlerde gündeme gelen tartışmanın konusu İslam'ı kapatmak… "İslam bir parti mi ki kapatılsın" diye sorabilirsiniz ancak Belçika'da İslam gerçekten de bir parti. Marjinal bir kesime hitap ettiği için bu güne kadar dikkate alınmayan bu siyasi parti nisan ayında parti programını açıklayıp da 28 komünde kasım ayında yapılacak bölgesel seçimlere katılacağını belirtince Belçikalılarda adeta soğuk duş etkisine neden oldu. Partinin açıklanan programında "Belçika'da İslami bir devletin kurulması, şeriatın uygulanması, toplu taşıma araçlarında kadın ve erkeklere farklı bölümlerin ayrılması" gibi maddeleri duyan Belçikalılar, 2012'de kurulan ve İslam adı verilen partiyi bir anda ciddiye almaya başladılar. Partinin kurucularından Redvan Ahruş'a göre böyle bir partinin varlığının ve açıkladıkları programın "mantıklı" bir gerekçesi var: "2030 yılında Brüksel'de nüfus çoğunluğu Müslümanlara ait olacak ve bir partinin onları temsil etmesi gayet mantıklı."
5- Hindistan
HİNT USULÜ İSTİHDAM VE İŞ BAŞVURUSU
Hindistan Ulusal Demiryolları Şirketi geçtiğimiz ay bir ilan yayınladı. İlanda, demiryolları idaresinin tüm pozisyonlarında çalışmak üzere 100 bin kişinin istihdam edileceği bildiriliyordu. Bir seferde 100 bin kişinin işe alınacak olması az buz bir haber değil ancak asıl haberi bu oluşturmuyor. Burada haber konusu olan şey ise, ilanın verilmesinin üzerinden henüz bir ay bile geçmeden başvuru sayısının 20 milyona ulaşmış olması. Üstelik bunun nihai başvuru sayısı olmadığını da belirtelim. Başvuru süresi dolmadan 20 milyon kişinin müracaat edişi ülkedeki vahim işsizliğin de bir göstergesi. İşsizliğin yüzde 7 oranına ulaştığı ülkede bu rakam resmi olarak 31 milyon işsiz anlamına geliyor. Dolayısıyla kamuda işe alma kampanyaları böyle rekor başvuru rakamlarına ulaşıyor. 1 milyon 300 bin kişi istihdam eden ve her gün ortalama 23 milyon kişiyi taşıyan Hindistan Ulusal Demiryolları İdaresi'ne basit teknisyenlik görevleri için bile son derece kalifiye, yüksek diplomalı hatta doktoralı adayların başvurduğu belirtiliyor.
6-Japonya
PLAN DIŞI EVLİLİK VE HAMİLELİK KABAHATİ!
İlk olarak Mainichi Shimbun gazetesinin gündeme getirdiği bir haber aslında iş hayatındaki planlama ve disipliniyle meşhur Japonya'da insanların ne gibi bedeller ödediğinin ve zihniyetin nerelere doğru gittiğinin de bir göstergesi. Ülkede özellikle kadın çalışanların yoğun olduğu kimi kurum ve şirkette iş düzeni ve akışını bozulmaması adına çalışanların ne zaman evlenebileceğini ve hamile kalıp çocuk sahibi olabileceğini düzenleyen planlama uygulamaları mevcut. Bu tür kurumlarda herkes bu takvime hamile kalmak da dâhil özel hayatını bu takvime uydurmak ve sırasını beklemek zorunda. Habere göre; Aichi şehrinde bir kreşte çalışan kadının amirinin yaptığı plana rağmen hamile kalması sonucu "bencil" davranmak ve üst görevlilerin sırasını ihlal etmek nedeniyle ihtar edildiği ve özür dilemeye zorlandığı belirtiliyor. Amiri tarafından kendisine 35 yaşından önce hamile kalmama kısıtlaması getirilen 26 yaşındaki bir başka kadının vakasını da aktaran gazete, 2015'te yapılan bir araştırmaya dayanarak ülkede çalışan hamile kadınların yarısının bir tür tacize maruz kaldığını ve yüzde 20'sinin ise hamileyken işten çıkarıldığını kaydediyor.
7- Çin
BATI'YA KARŞI ÇİN'İN YENİ POLİTİK SİLAHI: TIANŞIA
Dünyayı son birkaç yüzyıldır kontrol eden Batı'ya karşı Çin'in tek silahı nüfusu, yükselen ekonomisi, artan askeri/politik nüfuzu ve sanayisinden ibaret değil. Çin şu an "süper gücü" olma mücadelesi verdiği Batılı ülkelere karşı felsefi ve siyasi anlamda kavramsal silahlar da geliştiriyor. Ülkede felsefe alanının son dönemlerdeki büyük 'yıldızı' sayılan Zao Tingyang'ın Eski Çin felsefesinden devşirdiği 'Tianşia' kavramı Çin'in Batı'ya karşı politik ve kavramsal yeni silahı olarak nitelendiriliyor. "Gök Kubbenin Altındaki Her Şey" olarak tercüme edebileceğimiz eski bir Çin kavramı olan ve coğrafi dünyanın tamamını ve ölümlülerin metafizik âlemini tanımlayan 'Tianşia' zamanla siyasi egemenlikle anlamlandırılmaya başlanmış. Çin Devlet başkanı Şi Jinping ve Komünist Parti'nin fikir ve eserlerine çok değer verdiği Sosyal Bilimler Akademisi üyesi Zao Tingyang Lao Çe, Konfüçyus tarafından kullanılan bu kavramı bugünün dünyasına yönelik politik bir kavram olarak yeniden kurguluyor. Kimi düşünürler, Tingyang'ın Çin politik eliti ile birlikte yeniden yorumladığı bu kavramı Çin'in dünyada ekonomik, teknolojik ve askeri güçten önce ürettiği kavramlarla hâkimiyet kuran Batılı ülkelerin karşısına muadil olarak çıkaracağı yeni bir silah olarak değerlendiriyor.