Muhteşem Yüzyıl dizisinde bile Matrakçı Nasuh’a bu kadar haksızlık yapılmamıştı.
Bizimle matrak geçmeyin!
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayesinde ve aralarında Unesco Türkiye Milli Komisyonu, Dışişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Turing, PTT gibi 10'a yakın kurum ve firmanın desteğiyle TBMM Milli Saraylar Dolmabahçe Sarayı Sanat Galerisi'nde 16'ncı Yüzyıl Dahisi Matrakçı Nasuh isminde bir sergi açıldı. Siz bu satırları okurken serginin İstanbul ayağı sona ermiş olacak.
Sergide 12 kadın sanatçının 41 eseri yer alıyor. Evet, yanlış okumadınız, sergide 12 kadın sanatçının 41 eseri yer alıyor. Matrakçı Nasuh'un eserleri bu sergide yer almıyor. Serginin adı her ne kadar 16'ncı Yüzyıl Dahisi Matrakçı Nasuh olsa da sergideki eserler Matrakçı Nasuh'un elinden çıkmadı. Buraya döneceğiz ama öncelikle kısaca Matrakçı Nasuh kimdir, ondan bahsetmek gerekiyor.
Tam adı Nasuh bin Karagöz bin Abdullah el-Bosnavî. Yani aslen Bosnalı. Doğum tarihi net olarak bilinmiyor. Küçük yaşta saraya alınıyor ve II. Bayezid zamanında Enderun'da eğitim görüyor. Matematikçi, silahşor, felsefeci, tarihçi, şair, hattat ve çok büyük bir minyatür ustası. Ve çok iyi bir matrak oyuncusu. Matrak, Osmanlılar tarafından oynanan askeri bir spor. Nasuh bu oyunu çok iyi oynadığı için Kanuni Sultan Süleyman tarafından 'Matrakçıların üstadı' unvanı veriliyor.
Matrakçı Nasuh bir matematik dehasıdır. İlk kaleme aldığı eser 1517 tarihini taşır ve o günden sonra uzun yıllar boyunca kendisinden sonra gelen matematikçilere yol gösteren bir kılavuz niteliği kazanmıştır.
Matrakçı Nasuh bir ressamdır da. Kanuni Sultan Süleyman'ın İran seferleriyle ilgili yazdığı Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn kitabında topografik haritalarla birlikte Osmanlı manzara resimleri sayılabilecek eserler yapmıştır.
Ve Matrakçı Nasuh bir minyatür ustasıdır. Yaptığı minyatürlerde renk kullanımına büyük önem vermiştir. Aynı zamanda büyük bir hattattır.
İçinde Matrakçı Nasuh'un eserlerinin yer almadığı Matrakçı Nasuh sergisine gelirsek... Bu sergiye destek veren kurumlar kanaatimce büyük bir oyuna getirilmişler. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sergiyi bırakın devlet kurumlarının desteğiyle, özel teşebbüsle bile açamazsınız. Osmanlı tarihinin, sanatının ve biliminin bu kadar müstesna bir ismini karalamaya, yanlış ve eksik tanıtmaya ve hatta Matrakçı Nasuh'un kemiklerini sızlatmaya hiç kimsenin hakkı yok. Tarihi gerçekleri yanlış aktardığı ve Osmanlı'yı kötü gösterdiği için büyük eleştirilere neden olan Muhteşem Yüzyıl dizisinde bile Matrakçı Nasuh'a bu kadar büyük haksızlık yapılmamıştı.
Matrakçı Nasuh'un yapmış olduğu minyatürlerin kötü birer kopyasıyla karşı karşıyayız. Bunlar minyatür olarak da değil çini üzerine yapılmış kötü birer kopya. Bazıları baskı. Hiçbir özgün yanı yok. Matrakçı Nasuh mezarından kalkıp bu eserleri görse "500 yılda benim açtığım yolda benim kötü taklitlerimi yapmaktan başka bir şey yapamadınız mı?" derdi kesinlikle.
İşin daha da kötü tarafı Unesco tarafından 2014-2015 yılı anma etkinliklerine alınan Matrakçı Nasuh'u bu sergi tüm dünyaya tanıtmaya aday. Sergi İstanbul'dan önce Saraybosna ve Belgrad'da yer aldı, daha sonra da Türkiye'nin Antalya'da ev sahipliği yaptığı G-20 zirvesindeydi. Sıradaki durak ise Viyana. Toplam üç kıtada dokuz ülke ve 10 şehri gezmesi planlanıyor. Çok geç olmadan ülkemizin ve sanatımızın bu kadar 'ucuz' ve kalitesiz bir sergiyle tanınmasının önüne geçilebilir.
Serginin küratörü ve sergiyi düzenleyen İKASD Yönetim Kurulu Başkanı Beste Gürsu'ya "Serginin adının içeriğini tam olarak yansıtmadığını, sergiye gelenlerin Matrakçı Nasuh'un eserleriyle değil, onun eserlerinden hareketle yapılmış eserlerle karşılaşmasının yanlış olduğunu düşündüğümü, bu konuyla ilgili herhangi bir açıklamasının olup olmadığını" sordum. Beste Gürsu, eğer Matrakçı Nasuh'un orijinal eserleri sergilenseydi serginin adında bunların orijinal olduğunu belirtmek gerektiğini, ayrıca sergi mekanı göz önüne alındığında da bunun güvenlik gerekçesiyle mümkün olmadığını belirtti.
Projenin tek olumlu yanı, Matrakçı Nasuh'un yazdığı Tarih-i Sultan Bayezid: Sultan II. Bayezid Tarihi isimli eserin tıpkıbasım, transkripsiyon ve tercümesiyle birlikte yayımlanması. Kitabın orijinali Topkapı Sarayı Müzesi'nde bulunuyor. Projenin tek olumlu yanı dedim lakin bu kitapta da projenin ruhuna ve mantığına uymayacak şekilde kapakta kullanılan minyatür Matrakçı Nasuh'a değil, Matrakçı'dan yaklaşık iki asır sonra dünyaya gelen bir başka minyatür ustası olan Levnî'ye ait.
Son olarak; keşke Matrakçı Nasuh bu şekilde anılıp bu sergi hayata geçmeseydi çok daha iyi olurdu.
Bir banksy vardır banksy sergisinden öte
Gerçekten çok ünlü olup sonuna kadar anonim kalabilmek teknolojinin bu kadar geliştiği 2016 yılında imkânsız sayılabilecekse de bunun dünyada bir istisnası var: Banksy. Gerçek adını, fotoğrafını, neye benzediğini tam olarak bilmediğimiz ama her yeni resmi haber bültenlerine konu olan bir sokak sanatçısı. Bazı kaynaklarda kendisinden grafiti sanatçısı olarak bahsedilse de yaptığı sanatın grafitiden bir hayli uzak olması nedeniyle 'sokak sanatı' tabirini tercih ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Calais mülteci kampında yaptığı Steve Jobs çalışmasıyla bu soruna farklı bir bakış açısı getiren sanatçı bu yazının kaleme alındığı günlerde Londra'daki Fransız Büyükelçiliği'nin hemen karşısında gene haber bültenlerinin ve gazetelerin birinci sayfasında yer buldu. Ayrıca bu seferki çizimine akıllı telefonlar için bir karekod da eşlik ediyor. Bu kodu okutan kişiler, 5 Ocak'ta Calais'de yaşanan biber gazlı polis müdahalesini gösteren bir videoya yönlendiriliyor.
Adından sürekli söz ettirmeyi başaran Banksy'nin The Art of Banksy isimli bir sergisi İstanbul'da açıldı. Serginin yer aldığı mekân olan Global Karaköy de bu sergiyle sanatseverlerle buluşmuş oldu.
Sergiye hangi açıdan yaklaşmaya kalksam elimde kaldığını baştan söylemek istiyorum. Serginin benim açımdan en olumlu tarafı, dünya prömiyerinin İstanbul'da yapılmış olması, yeni Türkiye'yle birlikte İstanbul'un da küresel bir sanat piyasasında yer aldığının altını çizen bir husus.
Öncelikle serginin Banksy tarafından onaylanmadığını belirterek söze başlamak gerekiyor. Serginin küratörlüğü Banksy'nin uzun süre birlikte çalıştığı Steve Lazarides tarafından yapılıyor ve eserlerin büyük kısmı Lazarides'e ait. Lazarides bu konuda son derece net konuşuyor: "Onaylı olması gerekmiyor. Bu bir retrospektif."
Kendi düzenlediği sergilerde ve yaptığı işler sokak duvarlarında yer aldığı için Banksy herhangi bir ücret talep etmiyor. Bunun çeşitli istisnaları tabii ki var. En son gerçekleştirdiği Dismaland sergisine giriş ücretliydi ama Dismaland'de sadece Banksy'nin eserleri yoktu, ayrıca The Art of Banksy'yle mukayese edilemeyecek bir büyüklüğe sahipti. Ayrıca yukarıda belirttiğim Steve Jobs çizimini görmek için de insanlar ödeme yapmak durumunda kaldılar. Burada da durum tamamen Banksy'nin kontrolünün dışındaydı. Calais kampında yaşayan göçmenler bu ücreti talep ediyordu. İstanbul'da açılan The Art of Banksy ise tamamen ticari bir girişim. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Beyoğlu Belediyesi'nin destekleriyle ve Global Yatırım Holding'in girişimiyle yapılan bu sergiye giriş ücretinin 35 TL olması serginin Banksy'nin çizgisiyle alakasızlığını gözler önüne koyuyor.
İstanbul'daki serginin çoğunluğu sınırlı sayıda üretilen baskılardan oluşuyor ve sanki almaya niyetlenseniz her an elinde bir fiyat listesiyle bir görevli karşınıza çıkacak hissi veriyor.
Serginin girişinde sizi büyük bir sürpriz karşılıyor: "Bu sergi gizli ve kapalı kamera sistemleriyle (CCTV) izlenmektedir." Halbuki Banksy'nin CCTV'ler aleyhine kaptığı çok sayıda iş var. Serginin Banksy'nin felsefesinden ne kadar uzak olduğunu gösteren örneklerden biri de bu olabilir.
Ayrıca, ben açılış gecesi sergiyi gezdiğim için sonraki günlerde de aynı şekilde devam ettiğini varsayıyorum, bazı Banksy eserlerinin canlandırılması en hafif tabirle 'kitsch' olarak nitelendirilebilir. Elinde süpürge ve faraşla ortalarda dolayan London Maid, kucağında bomba taşıyan kız Bomb Hugger, Flower Through yani çiçek fırlatan eylemci hepsi birer replika olarak ortalıkta dolaşıyor. Gördüğünüz yerde kaçmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
Uzun yıllar Banksy'yle çalışmış Lazarides işin ruhuna bu kadar aykırı bir işe nasıl imza atabilir? Acaba Banksy'le ilişkisi düşmanlık boyutuna kadar geriledi mi? Ve Banksy'nin şu anki temsilciliğini yapan Jo Brooks, Lazarides'i arayıp "Ne yaptığını sanıyorsun?" demiş midir?
Son uyarı bizzat Banksy'nin internet sitesinden gelsin. "Lütfen dikkat: Banksy, işlerinden hiçbir zaman tebrik kartı, kahve kupası ya da fotoğraf üretmez."
Ve sergi çıkışında sizi yolcu eden melon şapkalı kırmızı elbiseli otel görevlisi kılıklı adamlara saldırmayın. Unutmayın onlar kendilerine verilen görevi yapıyorlar.