Suriye’de 15 Mart 2011’de başlayan muhalif ayaklanmaların başından beri şiddetten kaçmak için ülkeyi terk ederek mülteci konumuna düşen Suriyelilerin sayısı 3,6 milyona ulaştı.
21 milyon nüfuslu ülke halkının 6,5 milyonu ise Suriye içerisinde yer değiştirmek zorunda kaldı. Kısacası Suriye'de yardıma muhtaç insan sayısı yarısı çocuklardan oluşan en az 10 milyon kişiyi buluyor. Bunların bir kısmı Ürdün'e giderken, yurt dışına kaçan Suriyelilerin büyük kısmına Türkiye kucak açtı. Dünyada pek çok ülke ve kuruluş Suriyeli mülteci ve göçmenlerin sorununa dikkat çekiyor, kampanyalar açıyor. İçlerinde Amnesty International ve Oxfam gibilerinin de bulunduğu Suriyeli göçmenlerin akıbetini dert edinen 130 STK'nın inisiyatifiyle çevrilen bir video filmi 'Olup bitenleri değiştiremeyiz ama tarihin tekerrür etmesini önleyebiliriz' mealinden mesajlarla internet ve televizyonlardan dünya ahalisini hassasiyete çağırıyor. Richard Branson gibi dünya milyarderleri bile bu video ve mesajları paylaşarak insanları harekete geçirmeye çalışıyor. Tüm bunlarda tabii ki bir fenalık yok. Ama gelin görün ki, herkes medyatik ve vicdani mesajlarla birbirini hassasiyete çağırırken, 3,6 milyon göçmen ve mülteci Suriyelinin 1 milyon 600 binden fazlasına Türkiye kucak açıyor. Suriyeli mültecilere kucak açma konusunda kimin ne olduğunu görmek için propaganda filmlerine ve resmi açıklamalara gerek yok, rakamlara bakmak tabloyu çok net olarak gösteriyor. Suriye'deki savaşın ülke dışına kaçmak zorunda bıraktığı 3,6 milyon insanın yarıdan fazlasını kadın ve çocuklar oluşturuyor. AB ülkeleri ise bugüne kadar Suriyelilerden 81 bin iltica başvurusu aldılar ve ancak 50 bin kişiyi mülteci olarak kabul ettiler. Bunların çoğu da Almanya ve İsveç tarafından kabul edildi. AB ülkelerinin sığınma hakkı tanıdığı Suriyelilerin oranı toplam rakamın sadece yüzde 3'üne denk geliyor ki bu koca denizde ancak birkaç damla demek. Geriye kalan yüzde 97'lik kısım büyük oranda Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Mısır'a sığınmış durumda.
Tıpkı İran devriminden kaçan 3 milyondan fazla İranlı gibi, Saddam zulmünden kaçan Kuzey Iraklı Kürtler gibi, Esad rejiminden ve sonrasında IŞİD zulmünden kaçan on binlerce Kürt, Alevi, Sünni ve Ezidi gibi milyonlarcasına somut olarak kucak açan yine Türkiye oluyor. Tuzu kuru Batılı ve Arap devletlerin mangalda kül bırakmadığı, dünyanın sayılı STK'larının ancak vicdan gıdıklayan klipler çektiği bir insanlık dramında elini gerçekten taşın altına koymak yine Türkiye'ye düşüyor.