Enis Doko: MAKİNELER ÂŞIK OLABİLİR Mİ?

MAKİNELER ÂŞIK OLABİLİR Mİ?
Giriş Tarihi: 1.11.2023 16:32 Son Güncelleme: 1.11.2023 16:40
Enis Doko SAYI:105

Yapay Zekâ (YZ), zihinlerin gerçekleştirdiği özgün eylemleri bilgisayar veya makineler aracılığıyla yapmayı amaçlayan bir disiplindir. Başka bir ifadeyle, YZ insan veya hayvan benzeri yetenekleri olan yapay varlıklar oluşturmayı hedefler. Bu, normalde insanlara veya hayvanlara atfettiğimiz bazı özelliklerin makinelerde de bulunmasını gerektirir. Bu özellikler arasında zekâ gerektiren hesaplama veya öngörü gibi yetenekler bulunurken, görmek gibi zekâ gerektirmeyen özellikler de vardır. Bu nedenle, YZ'nin daha kesin bir tanımı; insan ve hayvanların sahip olduğu psikolojik eylemleri (tanıma, hesaplama, görme, planlama vb.) makineler aracılığıyla gerçekleştirmeyi amaçlayan bir disiplin olmasıdır.

Bazı yapay zekâ sistemleri ve makineler, insanlar tarafından yapıldığında zekâ gereksinimi duyulan eylemleri başarıyla gerçekleştirebilmektedir. Örneğin, hesap makineleri karmaşık matematiksel işlemleri, trigonometrik fonksiyon hesaplamaları veya integral almak gibi işlemleri yapabilir. Aynı şekilde, Deep Blue gibi yazılımlar satrançta dünyanın en iyi oyuncularını yenme kapasitesine sahiptir. Hem integral alma hem de satranç oynamak, zekâ gerektiren aktivitelerdir. Ancak bu YZ'lerin bilinç durumları bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle, bu YZ'ler, zekâ gerektiren görevleri yerine getirse de, bu görevlerin ne anlama geldiğini kavrayamazlar.

Bu bağlamda, Deep Blue programı zayıf bir YZ örneğidir; çünkü satranç oynasa da oynadığının bilincinde değildir ve hamlelerin ne anlama geldiğini kavrayamaz. Zayıf YZ'nin gerçek anlamda bir bilinci yoktur. Anlama veya felsefecilerin "hakkındalık" olarak adlandırdığı kavram, bilincin temel özelliklerinden biridir. Hakkındalık, düşüncelerimizle bu düşüncelerin üzerine kurulduğu nesneler arasında bağ kuran zihinsel bir kapasitedir. Zekâ gerektiren bir sorunu çözmek için hakkındalığa ihtiyaç duyulmaz. Algoritmalar, bir sorunu anlamadan çözümler sunabilir; bu yüzden bir öğrenci, bir konuyu tam anlamadan sadece yöntemlerini ezberleyerek bir sınavı geçebilir.

Düşünebilen ve bilinçli…

Diğer bir zihinsel kapasite olan "öznellik" ya da felsefecilerin "qualia" dediği kavram, deneyimlerin zihnimizde bıraktığı izlerdir. Örneğin, kırmızı bir nesneye baktığımızda, bu zihnimizde bir algı olarak ortaya çıkar. Dalga boyuna dayanarak kırmızıyı tanımlayabilen bir cihazı düşünün; bu cihaz, kırmızıyı belirlese de, kırmızının nasıl bir deneyim olduğunu yaşayamaz. Bu cihazın, qualia ya da öznellik özelliklerinden yoksun olduğunu söyleyebiliriz. Zayıf YZ, renkleri tanımlayıp ayırt edebilir, ama bu renkleri deneyimleme yeteneği yoktur. Başlığını verdiğimiz "âşık olma" deneyimi de bu tür bir öznellik deneyimidir. Bu nedenle zayıf bir YZ, âşık olma eylemini taklit edebilse de, gerçekte âşık olamaz.

Güçlü YZ'ler, zekâ gerektiren davranışların yanı sıra öznellik ve hakkındalık gibi zihinsel özelliklere sahip olan YZ'lerdir. Bu makinelerin gerçekten düşünebildiği ve bilinçli oldukları iddia edilebilir. Makinelerin âşık olup olamayacağı sorusu, esasen "güçlü YZ mümkün müdür?" sorusunun özel bir versiyonudur. YZ kavramının tanımlandığından bu yana pek çok felsefeci, güçlü YZ'nin olamayacağını ileri süren argümanlar ortaya koymuştur. Bu yazıda, iki farklı bakış açısından birer argümanı inceleyip değerlendireceğim.

Güçlü YZ'nin var olup olamayacağı sorusu, birçok açıdan büyük bir öneme sahiptir. Bu sorun, sadece felsefeciler için değil, mühendisler ve işletmeciler için de kritiktir. Çoğu insan, bilinç düzeyine göre canlılara karşı ahlaki bir sorumluluk hisseder. Acı hissedip bu acının farkında olan bir varlığa zarar vermek, onun yaşamını sonlandırmak veya kendi iradesine aykırı şekilde kullanmak, birçok kişi tarafından etik olarak kabul edilmez. Bu bağlamda, güçlü YZ üreten şirketler, "YZ köleliği"ne destek olmakla suçlanabilirler.

Bu nedenle, bir YZ'nin bilinç kazanıp kazanamayacağı ve eğer kazanırsa hangi şartlarda olacağı, YZ teknolojileri geliştiren şirketler için hayati bir öneme sahiptir. Örneğin, evde kullanılacak bir YZ'nin bilinçsiz olması tercih edilebilirken, bazen makinelerin bize zarar vermemek için empati kurmaları istenebilir. Yine, YZ'lerin özgür iradeye sahip olup olamayacakları sorusu, bizim güvenliğimiz için kritik bir öneme sahiptir. Nihayetinde, güçlü YZ'nin var olup olamayacağı sorunu, sadece felsefeciler için değil, YZ sektörü için kritik bir meseledir. Bu soruya bulacağımız cevap, insan
zihnini daha iyi anlamamıza da yardımcı olacaktır.

"Çin Odası" düşünce deneyi

1980 yılında John Searle tarafından sunulan "Çin Odası" düşünce deneyi, bilgisayarların gerçekte bilince sahip olamayacağına dair en ünlü argümanlardan biridir. Deneyin özeti şu şekildedir: Bir odanın içinde, Çince bilmeyen John Searle'ü düşünün. Oda içerisinde, her bir Çince karaktere hangi Çince karakterle cevap verileceğine dair bilgileri içeren kitaplar bulunmaktadır. Odanın dışında, Çince konuşabilen kişiler vardır ve onlar odanın kapısının altından, Çince karakterlerle yazılmış soruları odaya yollarlar. Searle, bu karakterlerin ne anlama geldiğini bilmemesine rağmen, kitaplardaki yönlendirmeleri takip ederek uygun cevapları yazıp geri gönderir. Dışarıdaki kişiler, aldıkları mantıklı cevaplardan dolayı, odadaki kişinin Çince bildiğini düşünmeye başlarlar.

Searle'ün vurgulamak istediği nokta şudur: Oda içindeki kişi gerçekte Çince'yi anlamaz, sadece belirli bir algoritmayı takip ederek sembol manipülasyonuyla cevaplar verir. Bilgisayarların işleyişi de Searle'e göre tam olarak budur; sembol manipülasyonu yaparak belirli bir algoritmayı takip ederler. Ancak sembol manipülasyonuyla (yani sadece sözdizimiyle) gerçek anlam elde edilemez. Bu nedenle, her ne kadar bilgisayarlar anlamış gibi gözükse de, gerçekte anlam üretemezler ve yaptıkları işi "anlayamazlar". Özetle, bir programı Çince konuşurmuş gibi tasarlayabilirsiniz, ancak bu program gerçekte Çince'yi "anlamaz". Bu argümana göre, zayıf yapay zekâ (YZ) mümkün olabilirken, bilinçli ya da "güçlü" yapay zekâ mümkün değildir, çünkü bilgisayara gerçek bir hakkındalık kazandırmak olanaksızdır.

Searle, hakkındalık sahibi bir YZ olamayacağını göstermiş midir? Buna itiraz eden çok sayıda felsefeci vardır. Searle'ın Çin Odası düşünce deneyine karşı öne sürülen en yaygın argümanlardan biri "Sistem Yanıtı"dır. Bu argümana göre, Searle'ün odayı, kitapları ve kendisini bütün olarak ele almadığı iddia edilir. Eğer odayı, kitapları ve Searle'ü tek bir sistem olarak kabul edersek, bu sistemin tamamı Çince'yi "anlamaktadır". Searle belki bireysel olarak anlamıyor olabilir, ama sistem olarak bu bilgiye sahip olabilir. Bir başka cevap ise "Robot Yanıtı" dır. Eğer Çin Odası bir robotun içinde olsaydı ve bu robot dış dünyayla etkileşimde bulunsaydı, o zaman bu robotun gerçek bir deneyim ve anlam kazanması mümkün olurdu. Bu, bilincin sadece soyut sembol manipülasyonuyla değil, aynı zamanda fiziksel deneyimle de ilişkilendirildiği bir argümandır. Son olarak, bazı eleştirmenler Searle'ün anlam ve bilinç arasındaki ilişkiyi yanlış yorumladığını belirtirler. Onlara göre, bilgisayarlar belirli bir bilinç türüne sahip olmayabilir, ama bu onların "anlam" üretemeyeceği anlamına gelmez.

"Solan Öznellik" düşünce deneyi

Şimdi de Güçlü YZ lehinde bir argüman ele alalım. Bu bölümde ele alacağımız düşünce deneyi David Chalmers tarafından savunulmuştur ve "Solan Öznellik" düşünce deneyi olarak bilinmektedir.

Birebir nöronları taklit eden silikon çipler ürettiğimizi düşünelim. Bu çipler yapı olarak nöronlardan farklı olsalar da aynı elektrik sinyaline maruz kaldıklarında nöronlar gibi aynı sinyal çıktısını verirler. Bu sebeple işlevsel olarak nöronlarla eşdeğerdirler. Ahmet adında bir kişiyi ele alalım. Ahmet'in beynindeki nöronları teker teker bu silikon çiplerle değiştirdiğimizi varsayalım. Çiplerin elektrik sinyallerine verdikleri tepkiler nöronlarla birebir olduğundan, diğer nöronlar bu değişikliği fark etmeyecektir. Aynı şekilde, bedenimiz beyinden gelen elektrik sinyalleriyle kontrol edildiği için, nöronların çiplerle değiştirilmesi Ahmet'in davranışlarını etkilemeyecektir. Bu yüzden dışarıdan Ahmet'in davranışlarında herhangi bir değişiklik gözlemlenemeyecektir. Eğer sürecin sonunda Ahmet'in bütün nöronları bu çiplerle değiştirilmişse, Ahmet'in beyni tam anlamıyla silikondan oluşan bir yapay zekâya dönüşmüş olacaktır. Sonuçta, nöronları tek tek çiplerle değiştirmek yerine direkt olarak silikon bir beyin oluşturmuş olabilirdik.

Güçlü YZ olasılığını reddedenler, Ahmet'in öznellik ve hakkındalık gibi zihinsel durumlara sahip olduğunu, fakat silikon beyinli Ahmet'in bu zihinsel durumları taşımadığını öne süreceklerdir. Ancak bu önerme şu kritik soruyu ortaya atar: Ahmet biyolojik bir beyinden tamamen silikon bir beyine geçerken, hangi aşamada ve nasıl zihinsel durumlarını, özellikle de öznelliğini (qualia) yitirdi? Chalmers'ın perspektifine göre bu sorunun iki muhtemel yanıtı bulunmaktadır. İlk senaryo, Ahmet'in öznelliğini kademeli olarak kaybettiğini belirtir; bu, "zayıflayan öznellik" durumunu ifade eder. Bu senaryoya göre, Ahmet'in davranışlarında herhangi bir değişiklik olmasa da, nöronlarının yerine silikon çipler geldikçe, renk, ses ve koku algısı azalmaktadır.

Örneğin, parlak kırmızı bir nesneye baktığında, zihninde oluşan parlak kırmızı imaj giderek zayıflar ve sonunda tamamen yok olur. Benzer şekilde sesler de giderek daha sessizleşir ve nihayetinde kaybolur. Fakat Ahmet, sesleri tam olarak duyamamasına veya renk tonlarını tam olarak ayırt edememesine rağmen, daha önce bu sesler veya renkler hakkında kendisine yöneltilen sorulara aynı yanıtları vermeye devam edebilir. Mesela sesi hafifçe duysa bile, daha önce sesi net bir şekilde duyduğunu ifade ettiyse, aynı yanıtı vermeye devam eder. Chalmers'a göre bu senaryo teorik olarak mümkün olsa da, pratikte son derece mantıksızdır.

Güçlü yapay zekâ olasılığı

İkinci olası senaryo şöyledir: İlk başta nöronların silikon çiplerle değiştirilmesi bilinçte bir değişikliğe yol açmazken, belirli bir nöronun silikon çiple değiştirildiği anda bilincin birdenbire kaybolduğunu iddia eder. Bu değişim, dışarıdan gözlemlenen davranışlarda herhangi bir farklılık yaratmayacak; yani bu nöron değişimi gerçekleşmeden önceki ve sonraki Ahmet'in davranışları aynı kalacaktır. Fakat bu noktada Ahmet, bilinçli bir bireyden bilinçsiz bir zombiye dönüşecek. Chalmers'a göre bu ikinci alternatif de mantıklı değildir çünkü doğada bu tür ani ve radikal değişimlere rastlanmaz. Bu nedenle, ona göre her iki senaryo da geçerli değil. Eğer her iki senaryo da geçerli değilse, silikon beyinli Ahmet'in de öznelliğe ve dolayısıyla bilince sahip olması gerektiğini kabul etmemiz gerekir. Bu da Güçlü YZ'nin mümkün olduğu sonucunu doğurur.

Chalmers'ın solan öznellik düşünce deneyi, Güçlü YZ'nin mümkün olduğuna dair güçlü bir argüman sunsa da, bana göre en az iki noktadan eleştirilebilir. İlk olarak, silikon beyinli Ahmet'in zihinsel durumlarına sahip olması, Güçlü YZ'nin mümkün olduğunu kanıtlamaz. Bu durumu, Ahmet'in biyolojik beyinli halinin ruhuna sahip olduğu için bu zihinsel durumları deneyimlediği şeklinde yorumlayabiliriz. Bu eleştiriye göre, biyolojik bir varlıktan türetilmeyen bir yapay zekâ, zihinsel durumları deneyimleyemez. Başka bir ifadeyle, eğer düalizm doğruysa, solan öznellik düşünce deneyi Güçlü YZ'nin varlığını zorunlu kılmaz.

İkincisi, Chalmers'ın öne sürdüğünün aksine, doğada ani değişimlerin meydana geldiğini savunarak, onun imkânsız gördüğü ikinci senaryonun mümkün olduğunu iddia edebiliriz. Fizikte, "birinci dereceden faz geçişleri" olarak adlandırılan durumlarda, fiziksel özelliklerde ani değişiklikler gözlenebilir. Faz geçişleri, belirli özelliklerin ortaya çıktığı durumlar olarak bilinir. Eğer zihinsel durumlar bu tür özellikler olarak kabul edilirse, nöronların silikon çiplerle değiştirilirken bu zihinsel durumların aniden kaybolması o kadar da şaşırtıcı olmayabilir.

Bu yazımızdaki örneklerden gördüğümüz gibi güçlü YZ'nin var olma imkânı ile ilgili şu aşamada kesin cevap veren bir argümanımız yok. Bu konuda daha kesin bir kanaat geliştirmek için insan zihninin yapısını ve nasıl çalıştığını daha iyi anlamamız gerekmektedir. Bu ise nöroloji ve bilişsel bilimler alanındaki bilgimizin artması ile gerçekleşecektir. Dolayısıyla kanaatimce bu aşamada güçlü YZ'nin var olma imkânı ile ilgili en makul yaklaşım geçici olarak bu konuda bilinmezci bir tavır takınmak ve "bekleyelim görelim" demektir.

BİZE ULAŞIN